KURTULUŞ, ŞÜKÜR VE HÜZÜN: MUHARREM AYI

Muharrem Ayı nedir? Muharrem Ayında Neler Yaşanmıştır? Muharrem Ayı Neden Hem Şükür Hem de Hüzün Ayı Olmuştur?
Bismillahirrahmanirrahim.
Değerli okuyucularım, bir önceki yazımızda 1442. yılında Hicreti incelemeye çalışmıştık. Hicretin ne olduğu, önemi, niçin Hicret edilmek zorunda kalındığı, Hicretin öncesi, gerçekleşme anı ve sonuçları gibi konular üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmuştuk.
Bu yazımızda da Hicri Takvimin ilk ayı olan ve dini açıdan çok değerli kabul edilen, müjdeler ve hüzünle anılan Muharrem Ayı üzerinde duracağız. Rabbimiz muvaffakiyet (başarı) nasip eylesin inşallah.
ALLAH’IN (cc) KATINDA AYLARIN SAYISI ONİKİDİR
Elbette Hicretten öncede insanların kullandığı değişik takvimler vardı. Güneş takvimi, ay takvimi, tarım takvimi ve deniz takvimi gibi. Hepsinde de 1 yıl 12 ay idi ancak ayların gün sayılarında ve yine ayların başlama ve bitiş tarihlerinde bölgesel farklılıklar vardı.
Peygamber Efendimize (sav) Peygamberlik verilmeden önce, Araplarda da kullanılan bir takvim vardı. Bu takvimde de 12 ay vardı ve bu ayların bazıları haram ay olarak adlandırılıyordu. Bu haram aylara tüm kabileler hürmet ediyor, o aylarda savaşmıyor ve kültürel olarak neler yapılıp-yapılmaması gerekiyorsa o kurallara uymaya çalışıyorlardı.
Ancak zamanla bu kurallar çiğnenir olmuş, güçlü olan kabileler, zayıf olanları ezebilmek ve hükmünü sürdürebilmek için Ayların yerlerini değiştirmişler, huzur ve hürmet ayları olması gereken Haram Ayları, işkence ve zulüm aylarına çevirmişlerdi.
Peygamber Efendimiz’e (sav) Peygamberlik verildikten sonra, Allah Teala (cc) Vahiyle (ayetle) bu işi tekraren ve değişmez bir kural olarak kayıt altına almıştır. Bu konu Kur’an-ı Kerimde Tevbe Suresi 36. ayette şöyle izah edilmiştir.
‘Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.’
Tevbe Suresi, 36
HARAM AYLAR KAÇ TANEDİR VE HANGİLERİDİR?
Bu ayette zikredilen haram aylar (dört ay) ise, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep Aylarıdır. Bu ayların üçü (Zilkade, Zilhicce, Muharrem) peş-peşe gelen ve genellikle Hac ayları olarak bilinen ve Arap yarımadasında ticaretin en yoğun yapıldığı aylardır. Recep Ayı ise, üç aylar diye bildiğimiz mübarek mevsimin ilk ayıdır.
Bu girişten sonra, biz bu yazımızda Muharrem ayından bahsedeceğimiz için konumuza dönelim inşallah.
MUHARREM NE ANLAMA GELİR VE AŞURA ORUCUNUN KAYNAĞI NEDİR?
Muharrem ayı Hicri Takvimin ilk yani birinci ayıdır ve hürmet edilen anlamına gelir. Bu ay Peygamber Efendimiz (sav) tarafından ‘Allah’ın (cc) Ay’ı olarak adlandırılmıştır. ( Müslim, Sıyam, 202)
AŞURA ORUCU
Peygamber Efendimiz (sav) ve Sahabe efendilerimiz Mekke’de geçen sıkıntılı 13 yıldan sonra Medine’ ye Hicret etmişlerdi. Burada yaşayan Yahudiler’in oruç tuttuklarını görünce, Peygamber Efendimiz (sav) bu orucun ne orucu olduğunu ve niçin tuttuklarını sordu. Yahudiler bu orucun Hz. Musa’dan (as) kendilerine kalan bir sünnet olduğunu, Hz. Musa’nın (as) Allah’ın (cc)izni ve yardımıyla Firavunun zulmünden kurtulduğu gün olan Muharrem Ayının 10. gününde (aşura gününde) Allah’a şükür ifadesi olarak oruç tuttuğunu, kendilerinin de bu sünneti yerine getirmek ve yaşatmak için bu günde oruç tuttuklarını (şükür orucu) söylediler.
Peygamber Efendimiz’ de (sav) bu cevap üzerine, Musa (as) bizimde kardeşimizdir, onun sünnetini ihya etmek (yaşatmak) bize çok daha yakışır buyurarak bu günde Sahabeleriyle beraber oruç tutmuşlardır. Yalnız, Yahudilere benzememek için, Muharrem Ayının sadece 10. gününde değil de, 9. ve 10. günleri veya 10. ve 11. günlerinde olmak üzere 2 gün tutulmasını tavsiye etmiştir. (Buhari, Savm, 69)
Bir Tespit
Buradan şöyle bir ders çıkarabiliriz. Zulümden, işkenceden veya bunlara bezer sıkıntılı durumlardan kurtulan Müslümanlar, Allah’a (cc) teşekkür mahiyetinde ŞÜKÜR ORUCU tutabilirler.
Hicretin 2. yılında Ramazan orucu Müslümanlara farz kılınınca, Ramazan orucunu tutmaya başlamışlar ve Peygamber Efendimiz (sav) tarafından Muharrem Ayı orucunu tutup tutmama konusunda serbest bırakılmışlardır. Bu konuyu Peygamber Efendimiz (sav) şöyle izah buyurmuşlardır.
“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın (cc) ayı olan Muharrem Ayı’nda tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise gece (teheccüd) namazıdır.”
Müslim, Sıyam, 202-203
Müslümanlarda 15 asırdır bu tavsiyeye uyarak, Ramazan orucunu farz bir ibadet, Muharrem orucunu ise sünnet bir ibadet olarak yerine getirmeye gayret etmektedirler.
DEĞER VE KIYMETİNİ AYET VE HADİSLERDEN ALAN ÜÇ ‘ON GÜN’ HANGİLERİDİR?
Ayrıca, evvelki İslam Alimlerimiz (Selef-i Salihin) üç tane ‘on günü’ pek değerli kabul etmişlerdir.
- Ramazan Ayı’nın son on gününü,
- Zilhicce Ayı’nın ilk on gününü,
- Muharrem Ayı’nın ilk on gününü.
Bunlardan Zilhicce Ayı’nın ilk on günü ve gecelerinin değer ve kıymeti ayetle (Fecr Suresi 2.) sabit, diğer on günlerin değer ve kıymeti ise Peygamber Efendimiz’ in (sav) söz ve fiilleriyle (yani uygulamalarıyla) sabittir.
AŞURA (aşure) YEMEĞİ VEYA TATLISI
Aşura (aşure) Yemeği veya Tatlısı Nedir? Nasıl Yapılır? Kaynağı Nedir?
İslam coğrafyasında ve özelliklede ülkemizde Aşura-Aşure yemeği kültürü vardır. Her sene Muharrem Ayının 10. günü ve devamında ki birkaç günde evlerde Aşura-Aşure yemeği (veya tatlısı) yapılır, hem kendi evlerimizde yenir hem de komşularla paylaşılır.
Peki bu Aşura-Aşure yemeğinin kaynağı nedir?
Aşura-Aşure yemeğinin kaynağı ile alakalı birçok değişik rivayet (bilgi) vardır. Bunlardan en sağlam ve akla – mantığa uygun olan bilgi Hz. Nuh’a (as) (Nuh Tufanına) dayandırılan bilgidir. Şöyle ki;
Hz. Nuh (as), Allah’ ın (cc) emri ve yardımıyla, kendisine inananlarla birlikte yaptığı gemisine binmiş ve tufanda güvenli bir şekilde yol almış, tufanın bitmesi sonucunda kafirler helak olmuş, Hz. Nuh (as) ve inananlar kurtulmuşlardı. Bu kurtuldukları günde 10 Muharrem (aşura-aşure günü) olarak kabul edilmektedir.
Hz. Nuh (as) ve inananları gemideki hayvanlarla birlikte tufandan kurtulup karaya inince Allah’a (cc) şükretmişler ve bir kutlama yapmak istemişler. Gemide kalan malzemeler tek başına yeterli yemekler yapmaya yetmeyince Hz. Nuh (as) bütün malzemelerin (nohut, fasulye, bulgur ve benzerleri gibi) karıştırılarak pişirilmesini istemiş ve öylede yapılmıştır. Ortaya süper ve tatlı bir yemek çıkmıştır. Bu yemekten hem kendileri yemiş hemde hayvanlarına yedirmişlerdir. O günden bu günümüze kadar bu güzel adet ve gelenek devam edegelmiştir.
Bir Tespit
Yıllar -yıllar önce çocukluğumuzda köylerde evlerimizde pişen aşurelerden bir miktarını anne ve ebelerimiz (babaanne ve anneannelerimiz) bize verirler ve köyün dışında ayak basmayacak yerlere dökün gelin, köye giremeyen yabani hayvanlar (kurt- kuş) yesin derlerdi. O günkü çocuk kafamızla bunu çok fazla anlayamazdık. Ama yıllar sonra bu bilgiye ulaştığımda, bu sünnetin Hz. Nuh’a (as) dayandığını öğrendim ve Anadolu’muzda nasıl kökleri sağlam bir inanış ve kültürün olduğunu düşünerek çok mutlu oldum.
Bununla birlikte aşure birlik ve beraberliğimizin sembolüdür
Aşure yemeği içinde bulunan birçok değişik nevale (ürün) ile nasıl uyum sağlıyor ve ortaya nasıl güzel ve tatlı bir yemek çıkıyorsa, bizlerde bütün farklılıklarımıza rağmen bu güzel ülkemizde ve hatta Dünyada uyum içinde kardeşçe yaşayabiliriz. Farklılıklarımız, asla eksikliklerimiz değil, tam tersine artılarımızdır. Güzel yönlerimizi öne çıkararak aşure gibi tatlı – tatlı bir hayat sürebiliriz inşallah.
MUHARREM AYI NEDEN HÜZÜN AYIDIR?
Değerli okuyucularım, buraya kadar Muharrem Ayı’nın neden ŞÜKÜR AYI olduğu konusu üzerinde durmaya çalıştık. Şimdide Muharrem Ayı’ nın aynı zamanda neden HÜZÜN AYI olduğu konusu üzerinde kısaca duracağız inşallah.
Muharrem Ayı, yukarıda verdiğimiz bilgiler doğrultusunda, hem Peygamber Efendimiz’ in (sav) döneminde hem de sonrasında tüm Müslümanlar tarafından değerlendirilmeye çalışılırken, Hicretin 61. yılına (Miladi 680. yıl) gelindiğinde İslam coğrafyası ve Müslümanlar çok – çok acı bir olay yaşadılar ve bu olaydan sonra Muharrem Ayı, Şükür ve Kurtuluş Ayı olmasının yanında aynı zamanda bir HÜZÜN AYI olarak anılmaya başlandı. Şöyle ki;
KERBELA KATLİAMI NEDİR, NE ZAMAN VE NİÇİN YAŞANMIŞTIR?
Kerbela Katliamı ve Faciası, 10 Muharrem 61’ de (10 Ekim 680) Irak’ın Kufe Vilayetinin yakınlarında ki Kerbela Bölgesinde, Peygamber Efendimiz’ in (sav) biricik torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ailesi ve yanındakilerle birlikte önce aç-susuz bırakılıp daha sonra ŞEHİT edilmeleri sonucu gerçekleşen bir katliam ve faciadır.
KERBELA KATLİAMI NASIL VE NİÇİN OLMUŞTUR?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda vardır. Bu feci katliamın ana ve asıl sebebi siyasidir. Emevi Halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan o güne kadar gelen halife seçimi teamülünü tanımayarak ve alt-üst ederek, Hilafet (Devlet Başkanlığı) Makamını oğlu Yezid’ e devretmişti. Bu sıra dışı olay Devlet Başkanlığı’ nı Saltanata dönüştürme girişimi idi. Bu oldu bittiyi Müslümanların çoğunluğu kabul etmemekle beraber Yezid’ den (Emevi Saltanatından) korkularından ses çıkaramıyorlardı.
Bu dönemde Hz. Hüseyin Efendimiz ailesi ile birlikte Mekke’ de Hac ibadetini ifa etmekteydi. Kufe’ liler kendisine bir heyet göndererek durumdan haberdar ettiler ve Kufe’ ye gelmesi ve bu olaya el koyması halinde kendisine destek olacaklarını ve Halife olarak kendisine BİAT (bağlılık yemini) edeceklerini söylediler.
Bu oldu bittiyi kabul etmeyen ve Yezid’e BİAT etmeyen Hz. Hüseyin Efendimiz de bu olay üzerine Mekke’den ayrılarak ailesi ve yanındakilerle beraber Kufe’ ye doğru yola çıktı. Kerbela Bölgesine geldiklerinde, atanmış Emevi Halifesinin ordusu tarafından kuşatıldılar. Iraklıların (özellikle Kufelilerin) sözlerini tutmadıklarını ve olayın vehametini (olumsuz sonuçlarını) tahmin eden Hz. Hüseyin Efendimiz, buraya savaşmak için gelmediklerini ve kan dökülmesini istemediklerini, kendilerine müsaade edilmesi halinde geri Medine’ ye döneceklerini beyan etti.
Fakat bu isteği ve beyanı kabul edilmeyen Hz. Hüseyin Efendimiz ve yanındakiler, kör siyasetini ve saltanatını ayakta tutmak isteyen zalimlerin acımasız ordusu tarafından günlerce bu sıcak çölde aç-susuz bırakıldılar ve 10 Muharrem 61 de (aşura gününde) katledildiler (şehit edildiler).
Bu olay (katliam) İslam Tarihinde ve Coğrafyasında büyük üzüntülere ve tarihi kırılmalara sebep olmuştur. Siyasi ve mezhepsel bölünmelere sebep olmuştur. Asırlardır kapanmayan yaraların açılmasına sebep olmuştur. Günümüzde bile siyasi etkileri devam etmektedir. Şii – Sünni, Alevi – Sünni gibi ayrımlara sebep olmuş ve her iki taraftan da birbirlerini düşman görenlerin varlığını ortaya çıkarılmıştır. Ülkemizde ve diğer İslam coğrafyalarında bu konu zaman zaman kaşınır, taraflar kışkırtılır ve siyasi figürler kendi emellerine ulaşabilmek için tarafları hala kullanırlar. Bizim ülkemizde yaşanan Çorum, Sivas ve Kahramanmaraş katliamları gibi acı olayların yaşanmasında bile bu tarihi kırılmanın etkileri vardır.
Bize düşen, ayrılıkları çoğaltmak değil azaltmaktır. Bu olayları kendi siyasi ve ekonomik emelleri doğrultusunda kullanmak isteyenlerin oyunlarına düşmemektir. Kin ve nefreti artırmamaktır.
Bize düşen, bu olayları sürekli gündemde tutarak, o gün kılıçlarını kana bulayanlar gibi dillerimizi kana bulamamaktır.
Bize düşen, bu ayların ve günlerin feyz ve bereketinden istifade ederek iyi bir Müslüman olarak yaşamaktır.
1442. yeni Hicri Senemiz, Muharrem Ayımız, 10 Muharrem Aşura (aşure) Günümüz hayırlara ve zulüm altında bulunan tüm Müslüman kardeşlerimizin kurtuluşuna vesile olsun inşallah. Başta Kerbela Şehitlerimiz olmak üzere tüm Şehitlerimize Rabbimiz rahmet eylesin ve şefaatlerinden istifade edenlerden olmayı cümlemize nasip eylesin inşallah. Rabbimiz tekrar tekrar böyle acılar, facialar, katliamlar ve siyasi oyunlar yaşatmasın inşallah.
ALLAH’A (cc) EMANET OLUNUZ…
Amin amin amin .Gönlüne kalemine sağlık değerli hocam üstadım …
Yüce yaratan Hz. Hüseyin ve Ehl’i Beyt’e rahmeti ve merhameti ile muamele eylesin. Sizinde Muharreminiz mübarek olsun, elinize sağlık.