KUTSAL MEKANLARDA HÜZÜN VE BAYRAM.
Yazar, Uzman Hac ve Umre Rehberi Abdurrahim Hoca.
Hüzün; insanın maddi manevi kayıplarından dolayı duyduğu üzüntünün tarifi için kullanılan bir kelimedir, karşılığı ferah’tır.
İstenmeyen bir durumun başa gelmesinden veya sahip olunan bir şeyin kaybedilmesinden dolayı duyulan hissin adıdır hüzün.
Toplum insanlardan meydana gelir. İnsanların ferdi (şahsi) yaşantıları topluma da müsbet (olumlu) veya menfi (olumsuz) şekilde yol ve şekil verir.
“Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle yapıp ettiklerinizdendir, kaldı ki Allah bir çoğunu da bağışlar” (Şura 30) ayeti kerimesi hayat yolumuzu aydınlatan ilahi ışık hükmündedir.
Musibet kelimesi, istenmeyen kötü durumlar manasına gelir. Bu ayeti kerime de insanın başına gelen musibetlerin kendi yapıp ettiklerinden dolayı olduğu belirtilirken, gerek fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi ve gerekli önlemleri almaması, gerekse Allah’a isyan oluşturan davranışlarda bulunması sebebiyle dünyada karşılaştığı sıkıntı, acı ve felaketlerin kendi kusurunun bir sonucu olduğuna dikkat çekmektedir.
İNANDIĞINIZ GİBİ YAŞAMAZSANIZ…!
Zaman ahir zaman, dünya son sürat sona doğru yaklaşmakta. İnsanoğlu bu devrana kendini kaptırmış giderken ve Allah’ın son elçisinin “kıyametin alametleri” diye isimlendirdiği yaşam biçimleri tek tek ortaya çıkmakta, dünyanın baş döndürücü cazibedarlığı (çekiciliği) insanları sarhoş etmekte ve insanlar yaratılış gayesini unutmuş bir şekilde yaşam sürmekte.
Tüm insanlık, insanı insan yapan değer manzumeleri olan; din, vicdan, merhamet, adalet, insan hakları, kamu malı hassasiyetini neredeyse unutmuş, manevi değerlerini şahsi ve nefsi çıkarlarına kurban etmiş, maddenin iradesine teslim olmuş bir yaşantı sürdürüyor maalesef.
“İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” (Hz.Ömer) sözü tecelli etmiş, hak dinin yaşantısı yerine, haktan uzak yaşantıların artık hak sayıldığı bir dönem yaşamaya başlamış son devrin dünya müslümanları.
Saydığımız ve sayamadığımız nice sebepler bazı mevhibelerin (Allah sevgisi, bağış, hediye) veya sahip olduğumuz nimetlerin elimizden gitmesine sebep olmuş durumda.
KUTSAL TOPRAKLARDA HÜZÜN VAR
Yukarıda serlevha ettiğimiz (sunduğumuz) ayetin işaret ettiği gibi, insanlığın insanlığını unutarak yaşadıkları ahval (durum), 2020 yılında tüm dünyayı etkileyen ve gözle görülemeyen bir virüsle (Corona, Covid-19) bu seneyi maddi – manevi, sosyolojik, ekonomik bir hüzne sürükledi. Sayılan bu durumların içerisinde inanan gönülleri derinden sarsan en büyük olay da 05 Mart 2020 tarihinde KABE’nin ibadete kapatılması oldu. Umre ibadeti için Kabe’ de bulunanlar KABE dışına çıkartıldı. Gerekli önlemler alınarak ibadete açılması beklenen KABE, 2020 yılında kısıtlı bir şekilde Hac ibadeti yapılacak kararıyla yüz yüze geldi.
Her yıl milyonlarca Müslüman kurban bayramı günlerinde hac ibadeti için kutsal topraklara akın eder, İslam’ın beş esasından biri olan Hac ibadetini yerine getirirdi. Bu sene, yaşanan olağanüstü durum Müslümanları toplu olarak bu ibadeti yapmaktan alıkoydu.
KABE Mİ MÜSLÜMANSIZ, MÜSLÜMANLAR MI KABE’SiZ KALDI?
Daha önceki ‘Haccın Ruhunu Anlamak’ başlıklı yazı dizimizde vurgu yaptığımız gibi, KABE özelliği itibariyle gökte melekler, yer üstünde insanlar, yerin altında cinlerin ibadet ettiği bir mekan. Kaldı ki kısıtlı da olsa, yine tavaf edenleri var,her zamanda olacak inşallah.
İnsanlar kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden, şimdi bazı nimetlerden yoksun hale geldi. Kabe Müslümansız değil, Müslüman KABE’ siz kaldı. Normalde her sene şu günlerde, kurban telaşıyla beraber gözümüz kulağımız kutsal topraklarda olur, kalbimiz hacı adaylarıyla beraber çarpardı.
Bu sene Müslümanlar Kabe’ siz kaldı, bu sene Müslümanlar Arafat’ sız kaldı, bu sene Müslümanlar kartpostallara başlık olacak güzellikte görünümüyle Mina’sız kaldı. Bu sene Müslümanlar ikinci Vakfe’nin yapıldığı yer olan Müzdelife’ siz kaldı.
Rengi, dili farklı olsa da aynı duyguyu yaşayan milyonlarca Müslüman mahşerin provasının yapıldığı Arafat’ta değil, toplu vurmuyor sineler Cebel-i Rahme’ de. Yürekler coşmuyor Vakfe’ nin meydanında. Mahşeri andıran o telaş yok kutsal topraklarda.
Mescid-i Nebi’nin (Medine Mescidi) bahçesi ıssız, çocuklar koşmuyor Resulallah’ ın evinin bahçesinde, babaları namaz kılamıyor Cennet Bahçesinde. Zaten yanık olan o Medine ezanları bir başka yanık Peygamber Mescidi’ nin minarelerinde.
Hüzün var Uhud’da, Hendek’ te, Mescid-i Kıbleteyn’ de (iki kıbleli mescid), Kuba Mescidinde, kısaca bu sene hüzün var Kutsal topraklarda.
HÜZÜNLÜ BAYRAM
Bu bayram inanan gönüllerde hüzün var. Bu bayram Kabe’siz, gönüller mahzun, Ravza’sız gönüller kederli.
Bu yıl:
– Arafat’ta Vakfeye duramıyorsak; Allah’ın sınırlarında durmayı bilelim.
– Müzdelife’de geceleyemiyorsak; itaatte ilerlemek, Allah’a yaklaşmak için evlerimizde ibadetlerle geceleyelim.
– Mina’da hediy kurban edemiyorsak; arzu ettiğimiz noktaya ulaşabilmek için heva ve heveslerimizi kurban edelim.
Bu gün;
Bu yıla özel, Hüccac’ın aynı anda, af olunmak için ellerini açıp Allah’a yalvardıkları,
Mahşerin küçük bir provası olan Arafat’a çıkıp vakfeye durdukları Arefe Günü’ dür.
Bu hüzünlü bayram da dualarımız, hacıların hüzünlü dualarına dahil olsun ki, kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizden dolayı yaşamak zorunda kaldığımız bu hüznü Rabbim bir an önce bu ümmetten gidersin ve bir daha bu ümmeti Kabe’siz, Ravza’sız bırakmasın inşallah.
Cenab-ı Hak herkese en kısa zamanda o kutsal beldeleri ziyaret etmeyi nasib eylesin inşallah.
Aynı duyguları yaşamak için teşrik tekbirleri getirmeyi unutmayalım.
Hüzünlü Kurban Bayramınızı en kalbi duygularımla tebrik eder, tüm okuyucularıma iki Cihan saadetleri dilerim.
Eyvallah abim. Rabbim razı olsun.
Agzınıza saglık maşallah
Yüreğine sağlık sayın hocam çok güzel düşünmemiz ve kendimize çekidüzen vermemiz gerektiğini hatırlatan bir yazı olmuş
Eyvallah bu gidişle müslümanlar daha çok kaybedecek gibi Rabb’im toparlanıp kendimize gelmeyş nasibeylesin.
Rabbim razı olsun hocam.
Hatalarımızı anlayarak Rabbime hakkıyla kul olup, affedilip, o güzel mekanlara tekrar tekrar gitmeyi nasip etsin!…