Farklı Bir Ramazan 2020 – 8: Fitre, Fidye ve Kefaret

Bismillahirrahmanirrahim.
Bu yazımızda, Ramazan Okulunun 7,8 ve 9. Dersleri olan, Fitre, Fidye ve Kefaret (61 gün ceza) konularına değineceğiz inşallah. Çünkü bu üç konu birbiriyle yakın ilişkilidir, isim ve içerik benzerlikleri de olduğundan bazen karıştırılabilirde. Biz gayet sade ve herkesin anlayabileceği tarzda çok ayrıntıya girmeden ( ayrıntılar ilmihal kitaplarımızda mevcuttur) anlatmaya çalışacağız.
FİTRE ( Sadaka-i Fıtr)
Ramazan Ayına kavuşan ve bu ayı idrak ederek Bayrama erişen, dinen zengin kabul edilen her Müslümanın ihtiyaç sahiplerine vermesi Vacip olan bir SADAKADIR. Müslümanlar hem kendilerinin hem de tüm aile fertlerinin (Bayram sabahına kadar doğan çocuklarda dahil olmak üzere) Fitrelerini vermek zorundadırlar. Bunun için Fitreye ‘baş zekatı veya can zekatı’ da denilmiştir.
Dinen zenginlik ölçüsü ise; asıl ihtiyaçlarından başka, 80.18 gr. altın veya muadili bir mala sahip olmaktır. Ancak Anadolu’muzda özellikle Fitre konusunda bu zenginlik ölçüsü gözetilmeden yerine getirilen bir ibadet olarak yerleşmiştir. İnşallah niyetlerimize göre Rabbimiz hepsini de kabul eder.
Fitre, oruç tutan Müslümanın, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetinin eksiklerini tamamlar, aynı zamanda yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlar. Bunun için Anadolu’muz da Fitre, Oruçların kabul olmasına sebeptir denilmiştir.
Ayrıca Fitre, Müslümanlar arasında karşılıklı sevgi ve kardeşlik bağlarını pekiştirir ve toplumda kaynaşmaya, paylaşmaya sebep olur.
Her sene Ramazan Ayında o yılın Fitre miktarını Diyanet İşleri Başkanlığımız hesaplayıp açıklamaktadır. Mesela bu yıl (2020) 27 tl. olarak açıklanmıştır. Bu en asgari miktardır. Her Müslüman kendi durumunu göz önüne alarak bu rakamın üstünde bir rakam belirleyip verebilir. Zaten asıl olan da kişinin kendi ve ailesin yiyip-içtiğinin ortalamasından vermesidir.
Bir veya birkaç Fitre, bir fakire verilebilir. Ancak bir Fitrenin birkaç fakir arsında paylaştırılması uygun görülmemiştir. Çünkü bir Fitre, bir fakirin günlük doyumluğu olarak hesaplanır.
Rabbimiz tüm verilmiş ve verilecek olan Fitrelerimizi kabul buyursun inşallah.
FİDYE
Genellikle yukarıda açıkladığımız Fitre kelimesiyle söyleniş açısından karıştırılan FİDYE, farklı bir dini ödeme yükümlülüğüdür.
FİDYE, dinen yükümlü (mükellef) olduğu halde, iyileşme ihtimali olmayan hastaların (kronik rahatsızlıklar gibi) veya ileri derecede yaşlı olduğu için Oruç tutamayan Müslümanların, tutamadıkları her gün oruca karşılık fakirlere vermesi gereken paradır.
Bu konuda Allah cc. şöyle Bakara Suresi 184. ayette şöyle buyurmaktadır.
‘Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.’
Burada Oruca gücü yetmeyenlerden kasıt ise, devam eden hastalık ve ileri derecede yaşlılıktır.
Bir günlük Oruca karşılık verilmesi gereken FİDYE miktarı, bir FİTRE miktarıdır. Yani 2020 senesi için bir günlük FİDYE miktarı 27 tl. olduğuna göre, 30 gün Oruç tutamayan kişi 30 FİDYE yani 810 tl. ödemelidir. Bu rakamlar en asgari rakamlardır. Kişiler maddi durumlarına göre bu rakamları fakirin lehine olmak üzere artırabilirler. Bu kendileri için daha iyidir. Ayetin, ‘Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır’ buyurulan kısmı da bunu anlatmaktadır.
Tutulamayan Oruçların fidyesi ayrı ayrı yoksullara verilebileceği gibi, hepsi bir yoksula da verilebilir.
Bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere, asıl olan Oruç tutmaktır. Sonra tutulamayan Oruçları kaza etmektir. Kaza etme imkanı da dinen ortadan kalktığında ise FİDYE verilmelidir. FİDYE vermeye gücü yetmeyenler ise (yani kendisi de yoksul olanlar) Allaha (cc) dua edip af ve mağfiret isterler.
Allah (cc) tüm Müslümanlara oruç tutabilecek sağlık ve afiyet versin inşallah.
FİTRE VE FİDYE KİMLERE VERİLİR?
Fitre, Fidye, Sadaka, Maddi Kefaretler ve Zekat gibi mali (maddi) görevlerimizi yerine getirirken dini kurallara dikkat etmemiz gerekir. Biz kimlere verilemeyeceğini söylersek verilebilecekler de böylece anlaşılmış olur. Bu tür mali imkanlar dinen bakmakla yükümlü olduğumuz kişilere verilmez. Bunlar, dedelerimiz, babaanne, anneannelerimiz, baba, anne, eş, evlatlar ve torunlarımızdır.
Şunu da özellikle belirtelim ki, bu tür mali görevlerimizi değerlendirirken, mutlaka yakınlarımızdan (akrabalarımızdan) ve yakınımızda ki komşularımızdan ihtiyaç sahibi olanlar varsa onlardan başlamamız uygundur. Böyle yaparsak hem dini açıdan hem de sosyal açıdan çok faydalı bir iş yapmış oluruz.
ORUÇ KEFARETİ (61 gün Oruç)
Ramazan Orucu Müslümanlara farzdır. Dolayısıyla bir Müslümanın Ramazan Orucunu mazeretsiz bir şekilde tutmaması düşünülemez ve büyük günahtır. Onun içindir ki Ramazan Orucunu mazeretsiz tutmayanlar ve niyet edip başladığı Ramazan Orucunu yine dini bir mazereti olmadan keyfi bir şekilde bilerek ve isteyerek bozan kişiler için ceza öngörülmüştür. İşte bu ceza da KEFARET ORUCU dur.
Kefaret Orucu, Farz olan ve başlanmış bir Ramazan Orucunu bozmaktan ziyade, o Ramazan Ayına hürmetsizliğin cezası olarak kabul edilmiştir. Çünkü, birkaç defa kefaret gerektirecek şekilde Orucunu bozan kişiye bir kez kefaret cezasının yeterli görülmesi buna işaret etmektedir. Yoksa her bozulan Oruç için ayrı-ayrı kefaret cezası gerekirdi.
Orucun Kefaretinde öncelik, iki ay peş peşe Oruç tutulmasıdır. Buna güç yetiremeyenler için ise 60 fakiri sabah-akşam doyurmak gerekir.
Kefaret Orucu iki ay peş peşe tutulmalı ve ara verilmemelidir. Ara verilirse Kefaret bozulmuş olur. Bu konuda sadece kadınların özel halleri için ruhsat (izin) vardır. Onlar bu özel günlerinde ara verir ve özel günleri biter bitmez tekrar oruçlarına devam ederek sayıyı tamamlarlar.
Kefaret Orucunun 60 günü ceza, 1 günü ise kaza olduğu için dilimize ve kültürümüze 61 orucu olarak geçmiştir.
Rabbimiz bizleri Ramazan Ayı ve Ramazan Orucu hususunda da samimi ve saygılı Müslümanlardan eylesin inşallah.
Allaha (cc) Emanet Olunuz.
Her Müslümanın bilmesi gereken değerli bilgiler.
Elhamdülillah Müslümanım demekle olmuyor.
Makarnayı suda haşlayıp masaya koymak gibi bir şeydir. nasıl ki almak istediğiniz bir lezzetei ortaya koyabilmek için içine bir sürü malzemeler koymamız gerekiyor ise,
Gerçek Müslümanlık ta, aynen bu şekildedir,bir şeyleri eksik yaşadığında, veya yapmadığında. Hiç bir anlam taşımamaktadır.
Peygamber efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifinde,
“İnsanların hayırlısı (en iyisi), insanlara faydalı olandır.”
Hakiki manada Müslümanlığı yaşamak adına, ve hayata dair değerli güzel bilgiler için çok teşekkür ediyorum.
Elinize yüreğinize sağlık